SEÇME HADİSLER

Kur'ân ve İlim ile ilgili Hadis-i Şerifler

İbni Abbâs (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "Kalbinde Kur'ân'dan bir miktar bulunmayan kimse harap ev gibidir."

Tirmizî, Fazâilü'l-Kur'ân 18; Dârimî, Fezâilü'l-Kur'ân 1; Ahmed İbni Hanbel, Müsned, I, 223;

Osmân İbni Affân (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "Sizin en hayırlılarınız, Kur'ân'ı öğrenen ve öğretenlerinizdir."

Buhârî, Fezâilü'l-Kur'ân 21; Ebû Dâvûd, Salât 349; Tirmizî, Fezâilü'l-Kur'ân 15;

Abdullah bin Ömer (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "Kur'ân hâfızı, bağlı devenin sâhibine benzer. Eğer deve sâhibi devesini sürekli gözetirse onu elinde tutar. Eğer ipini salıverirse deve çeker gider."

Buhârî, Fezâilü'l-Kur'ân 23; Müslim, Müsâfirîn 226;

Âişe (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "Kur'ân'ı gereği gibi güzel okuyan kimse, vahiy getiren şerefli ve itaatkâr meleklerle beraberdir.
Kur'ân'ı kekeleyerek zorlukla okuyan kimseye de iki kat sevap vardır."

Buhârî, Tevhîd 52; Müslim, Müsâfirîn 243; Ebû Dâvûd, Salât 349; Tirmizî, Fezâilu'l-Kur'ân 13;

Ömer İbni Hattâb (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "Allah şu Kur'ân'la bazı kavimleri yükseltir; bazılarını da alçaltır."

Müslim, Müsâfirîn 269; İbni Mâce, Mukaddime 16;

İbni Ömer (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "Sadece şu iki kimseye gıpta edilir: Biri Allah'ın kendisine Kur'ân verdiği ve gece gündüz onunla meşgul olan kimse, diğeri Allah'ın kendisine mal verdiği ve bu malı gece gündüz O'nun yolunda harcayan kimse."

Buhârî, İlm 15, Zekât 5, Ahkâm 3, Temennî 5, İ'tisâm 13, Tevhîd 45; Müslim, Müsâfirîn 266- 268; Tirmizî, Birr 24;

İbni Mes'ûd (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "Kim Kur'ân-ı Kerîm'den bir harf okursa, onun için bir iyilik sevabı vardır. Her bir iyiliğin karşılığı da on sevaptır. Ben, elif lâm mîm bir harftir demiyorum; bilâkis elif bir harftir, lâm bir harftir, mîm de bir harftir."

Tirmizî, Fezâilü'l-Kur'ân 16;

Abdullah İbni Amr İbni Âs (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "Her zaman Kur'ân okuyan kimseye şöyle denecektir: Oku ve yüksel, dünyada tertîl (hakkını vererek, tecvid üzere) ile okuduğun gibi burada da tertîl ile oku. Şüphesiz senin makâmın okuyacağın son âyetin yanındadır."

Ebû Dâvûd, Vitr 20; Tirmizî, Fezâilü'l-Kur'ân 18;

Berâ İbni Âzib (ra) anlatıyor: "Bir adam Kehf sûresini okuyordu. Yanında iki uzun iple bağlanmış bir at vardı. O adamın üzerini bir bulut kapladı ve yaklaşmaya başladı. Atı da o buluttan ürkmeye başlamıştı. Sabah olunca, adam Nebî (sav) 'e geldi ve bu durumu anlattı. Bunun üzerine Peygamberimiz: "O sekînedir; okuduğun için inmiştir." buyurdular."

Buhârî, Fezâilü'l-Kur'ân 11; Müslim, Müsâfirîn 240;

Ebû Mûsa el-Eş'ârî (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "Kur'ân okuyan mü'min portakal gibidir: Kokusu hoş, tadı güzeldir. Kur'ân okumayan mü'min hurma gibidir: Kokusu yoktur, tadı ise güzeldir. Kur'ân okuyan münâfık fesleğen gibidir: Kokusu hoş fakat tadı acıdır. Kur'ân okumayan münâfık Ebû Cehil karpuzu gibidir: Kokusu yoktur ve tadı da acıdır."

Buhârî, Et'ime 30 Fezâilü'l-Kur'ân 17, Tevhîd 36; Müslim, Müsâfirîn 243; Ebû Dâvûd, Edeb 16; Tirmizî, Edeb 79;

Nevvâs İbni Sem'ân (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "Kıyâmet gününde Kur'ân ve dünyadaki hayatlarını ona göre tanzim eden Kur'ân ehli kimseler mahşer yerine getirilirler. Bu sırada Kur'ân'ın önünde Bakara ve Âl-i İmrân sûreleri vardır. Her ikisi de kendilerini okuyanları müdafaa için birbiriyle yarışırlar."

Müslim, Müsâfirîn 253; Tirmizî, Fezâilü'l-Kur'ân 5;

Ebû'd-Derdâ (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "Kim bir ilim öğrenmek için bir yola sülûk ederse Allah onu cennete giden yollardan birine dahil etmiş demektir. Melekler, ilim tâlibinden memnun olarak kanatlarını (üzerlerine) koyarlar. Semâvât ve yerde olanlar ve hattâ denizdeki balıklar âlim için istiğfar ederler. Âlimin âbid üzerindeki üstünlüğü dolunaylı gecede kamerin diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler, ne dinar ne dirhem mirâs bırakırlar, ama ilim mirâs bırakırlar. Kim de ilim elde ederse, bol bir nasib elde etmiştir."

Ebû Dâvûd, İlm 1, 3641; Tirmizî, İlm 19, 2683; İbni Mâce, Mukaddime 17, 223;

Ebû Ümâme (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "Âlimin âbide üstünlüğü, benim sizin en aşağı derecede olanınıza üstünlüğüm gibidir."

Tirmizî, İlm 19, 2686;

Ebû Hüreyre (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "Bir cemaat Allah'ın evlerinden bir evde toplanır, Allah'ın kitâbını okur ve aralarında müzakere ederlerse, üzerlerine sekînet iner, onları rahmet kaplar ve melekler etraflarını kuşatır. Allah-ü Teâlâ'da o kimseleri kendi nezdinde bulunanların arasında anar."

Müslim, Zikr 38; Ebû Dâvûd, Vitr 14; Tirmizî, Kırâat 12; İbni Mâce, Mukaddime 17;

Abdullah bin Mes'ûd (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "Ancak iki konuda haset (imrenme) vardır: Allah'ın kendisine mal verip de bu malı hak yolda harcattığı kimse ile Allah'ın kendisine ilim (hikmet) verip de bu ilimle (hikmetle) hüküm veren ve bu ilmi öğreten kimseye."

Buhârî, İlim 15, Zekât 5, Ahkâm 3, İ'tisâm 13, Tevhîd 45; Müslim, Müsâfirîn 268; Tirmizî, Birr 24; İbni Mâce, Zühd 2;

Ömer İbni Hattâb (ra) anlatıyor: Hişâm İbni Hakim İbni Hizâm (ra)'ı, Furkân sûresini farklı şekillerde okurken dinledim. Rasûlullah (s.a.v) bana bu şekillerden hiçbiriyle okumamıştı. Namazın içinde adamın üzerine atılacak oldum. Kendimi zorla zabtedip namazı bitirmesini bekledim. Selâmı verir vermez ridasından tutup kendime doğru çektim ve: "- Sana bu sûreyi (böyle okumayı) kim öğretti?" diye sordum. Hişâm: "Onu bana Rasûlullah (s.a.v) öğretti!" demez mi! (Tepem attı): "- Yalan söylüyorsun, onu Rasûlullah (s.a.v) bana da öğretti, ama senin okuduğuna hiç benzemiyor!" dedim. Hişâm'ı alıp doğru Rasûlullah (s.a.v)'e götürdüm ve: "- Ey Allah'ın Rasûlü! Hişâm, Furkân sûresini bana hiç okumadığın çok farklı şekillerde okuyor!" dedim.

Rasûlullah (s.a.v) sükûnetle: "- Hele yakasını sal!" diye emretti ve ona dönerek: "- Ey Hişâm oku bakalım!" dedi. Hişâm, kendisinden işittiğim şekilde, sûreyi yeniden okudu. Rasûlullah (s.a.v) bana yönelerek: "- Evet, sûre bu şekilde indirildi!" buyurdu. Sonra bana: "- Ey Ömer'Sen de oku!" dedi. Aynı sûreyi ben de, bana öğretmiş olduğu şekilde okudum. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) şu açıklamayı yaptı: "- Evet sûre bu şekilde (de) nâzil oldu. Biliniz ki, bu Kur'ân yedi harf (şekil) üzere indirilmiştir. Bunlardan hangisi kolayınıza gelirse onunla okuyun" buyurdu.

Buhârî, Fedailu'l-Kur'ân 5, 27, Husûmat 4, Tevhîd 53; Müslim, Müsâfirin 270, 818; Ebû Dâvûd, Salât 357, 1475; Tirmizî, Kırâ'ât 2, 2944;

Câbir (ra) anlatıyor: Nebî (s.a.v), Uhud Gazvesi'nde şehid düşenleri her mezara iki kişi konacak şekilde toplattı ve sonra: "Bunların hangisi daha çok Kur'ân bilirdi?" diye sordu. Şehidlerden hangisi gösterilirse, önce onu kıbleden yana kordu.

Buhâri, Cenâiz 72, 75, 78, Meğâzî 26; Ebû Dâvûd, Cenâiz 27; Nesâî, Cenâiz 62; İbni Mâce, Cenâiz 28; Tirmizî, Cenâiz 31;

Abdullah İbni Mes'ûd (ra) anlatıyor: Nebî (s.a.v): "- Bana Kur'ân oku" buyurdu. "- Yâ Rasûlallah! Kur'ân sana indirilmişken ben sana nasıl Kur'ân okurum?" dedim. "- Ben Kur'ân'ı başkasından dinlemeyi gerçekten çok severim" buyurdular. Bunun üzerine ben kendilerine Nisâ sûresini okudum. "Her ümmetten gerçek bir şâhit, seni de bunlara hakkıyla şâhit getirdiğimiz zaman halleri nice olur." anlamındaki âyete gelince: "- Şimdilik yeter" buyurdular. Kendisine dönüp baktım, iki gözünden yaşlar boşanıyordu.

Müslim, Müsâfirîn 252; Ahmed İbni Hanbel, Müsned, V, 249, 251;

Ebû Ümâme (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "Kur'ân okuyunuz. Çünkü Kur'ân, kıyâmet gününde kendisini okuyanlara şefaatçı olarak gelecektir."

Müslim, Müsâfirîn 252; Ahmed İbni Hanbel, Müsned, V, 249, 251;

Ebû Mûsâ (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "Saçı-sakalı ağarmış müslümana, aşırı gitmeyip ahkâmıyla amel etmekten kaçınmayan Kur'ân hâfızına ve âdil hükümdara saygı göstermek, Allah Teâlâ'ya duyulan saygı ve ta'zimden ileri gelir.

Ebû Dâvûd, Edeb 20;

Ebû Hüreyre (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "Kim kendisinde Allah'ın rızası aranan bir ilmi sadece dünyalığa sahip olmak için öğrenirse, o kimse kıyâmet gününde cennetin kokusunu bile duyamaz."

Ebû Dâvûd, İlim 12; İbni Mâce, Mukaddime 23;

Enes (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "İlim talebi için yola çıkan kimse dönünceye kadar Allah yolundadır."

Tirmizî, İlm 2, 2649; İbni Mâce, Mukaddime 17, 227;

Ebû Hüreyre (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "Dünya ve onun içinde olan şeyler değersizdir. Sadece Allah'ı zikretmek ve O'na yaklaştıran şeylerle, ilim öğreten âlim ve öğrenmek isteyen öğrenci bundan müstesnâdır."

Tirmizî, Zühd 14; İbni Mâce, Zühd 3;

İbni Abbâs (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "Tek bir fâkih (fıkıh alimi), şeytana bin âbid'den (kulluk eden kimse) daha yamandır."

Tirmizî, İlim 19, 2083;

Ebû Hüreyre (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "İnsanoğlu öldüğü zaman bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnâdır: Sadaka-i câriye, istifâde edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı evlat."

Müslim, Vasiyyet 14; Ebû Dâvûd, Vasâya 14; Tirmizî, Ahkâm 36; Nesâî, Vasâyâ 8;

Muaviye (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "Allah kimin için hayır murad ederse onu dinde fâkih kılar."

Buhârî, Farzu'l-Humus 7, İlm 13, İ'tisam 10; Müslim, İmâret 98, 1038, Zekat 98, 100, 1038; Tirmizî, İlm 1, 2647;

İbni Mes'ûd (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "Bizden bir şey işitip, onu aynen işittiği gibi başkalarına ulaştıran kimsenin Allah yüzünü ağartsın. Kendisine ilm ulaştırılan nice insan vardır ki, o ilmi, bizzat işiten kimseden daha iyi anlar ve korur."

Tirmizî, İlim 7; Ebû Dâvûd, İlim 10; İbni Mâce, Mukaddime 18; Menâsik 76;